6 Nisan 2017 Perşembe

STORYTELLİNG:SENİN HİKAYEN NE?





İnsanların yaşam standartlarındaki değişim,istediğimiz her şeye istediğimiz anda ulaşabilir oluşumuz,küreselleşme olgusu ve bunun getirileri sonucunda kurumların verdiği hizmet veya ürün kalitesinde kendilerini farklı bir konuma oturma gerekliliği sonucunu doğuruyor.Bunun çağımızdaki en iyi yolu da storytelling kavramından geçiyor.




Storytelling kavramı gerçek hayatta gördüğümüz imgeleri,resimleri bize hikaye olarak sunuyor.Yani storytelling görsel hikaye anlatma olarak kurumlar için kurtarıcı ve başarılı bir strateji olarak karşımızda.Storytellerlar  ise hikaye anlatıcıları olarak karşımıza çıkıyorlar.Hatta yurtdışında sadece bu alanda çalışan birçok  storytelling ajanslar var.




Yaşamımızda yeni tanıştığımız insanların nasıl biri olduğunu anlatmalarını istediğimizde aslında onların hayatları hakkındaki hikayeyi yani hayat hikayelerini anlatmalarını istemiş oluruz.Kurumların da bir hikayesi olmaları gerekir.Bizi kendilerine çeken ve ruhumuzda aidiyet duygusu yaratan hikayeler..









Günlük yaşantımızda suyun kaynama derecesinden kırmızı ışıkta durmamız gerektiğine kadar milyonlarca bilgi ediniriz.Ve belki de bu kadar bilgi birikimi bizde bir miktar dinlenme rahatlama ihtiyacı doğurur.Bu yüzden işten eve geldiğimizde,en sevdiğimiz tv dizisi reklam arası verdiğinde kanal değiştirip reklamları görmek istemeyiz.Bunun sonucunda reklam dehalarımız karşımıza yeni bir stratejiyle çıkarlar.Reklamda hikayeleştirme.Bu sayede kişinin alışık olduğu dizi,film tadında reklamlar bize göz kırpar.

Her şeyin taklidinin hatta birebir yapımına yaklaşımının yaşandığı sektörde taklidin taklidi görünümünden sıyrılmak için kurumlar mantık duvarları dışında bize duygusal örüntüler sağlayan hikayeler yaratma peşindeler.Ve bunu iyi başaran kurumlar adından güçlü bir şekilde söz ettiriyor.



Peki biz neden hikayelerden etkileniyoruz?Ben bunun tamamıyla ayna nöronlarımız sayesinde ya da onlar yüzünden olduğunu düşünüyorum.Burada Rizzolatti ve Gallese'nin biraz kulaklarını çınlatacağız.Bence bu iki önemli bilim insanın 1990’lı yıllarda İtalyada bir nörobilim laboratuarında keşfettikleri ayna nöronları medya sektörünün etkileme gücünü açıklıyor.İzlediğimiz bir dram filminde başrol oyuncusunun yerine kendimizi koyarak ağlamamız,ya da bir reklam filminde bir markaya sempati duymamızı bu sayede açıklayabilmek mümkün.


Ya da Muriel Rukeyser’ın söylediği gibi Evren hikayelerden oluşur atomlardan değil. Her ne kadar aklımız sen bu işe karışma Rukeysır dese de.kalbimiz yürü be diyorJ

BEHZAT Ç GERİ GELMELİ DEDİRTEN 12 REPLİK


Demli ve şekersiz bir çayla Behzat amirin safındayım bugün.Bu dizinin geri gelmesini uzaktaki bir yakını bekler gibi bekleyenler için medyada yeniden yayınlanacağına dair söylentilerin olduğunu müjdeleyip Behzat Ç. yi efsane yapan Behzat Ç. nin askerleriyiz dedirten repliklerine hep birlikte göz atıyoruzJ


En sevdiğim anlardanJ





Unutmak Kelimesi Undan geliyormuş... bildiğimiz un hamur işi öyleymiş.. Unutmak için un ufak etmek gerekiyormuş. Birini bütün olarak unutamazmışsın zaten öyle pat diye böyle yavaş yavaş unuturmuşsun. Gözleri kaşı burnuyla kulağı sesini yavaş yavaş Unuttuğun zamanda o kişi olmazmış hatırlamazmış. sonra unuttuğunu unuturmuş. Ben unutmak istiyom la hergün ne zaman unutucam diye soruyom ben kendime her sorduğum zamanda herşeyi yeniden hatırlıyom ben daha net. Unutamıyom ben...

,


 Ağladım çünkü seninle konuşamadım. ağladım çünkü sen beni görmüyorsun ve ben seni seviyorum. sen ancak birisi öldüğünde duygusal yaklaşabiliyorsun. senin duygu radına girmek için illa ölmek mi lazım behzat? cesaretin olmadan ne yapacaksın ki? hayatımda tanıdığım en korkak adamsın. herkese meydan okuyorsun ama kendi duygularından korkuyorsun. geçmişe saplanıp kalmışsın. en büyük acıları sen çektin di mi, ben hiçbi bok bilmiyorum ki. acı nedir bilmem, yalnızlık nedir bilmem! dünyanın ekseni kaydı behzat? 12 cm yerinden oynadı, sen bana 1 cm bile yaklaşmadın. saplantılısın. mutsuz olalım, ne var? biz de mutsuz oluruz. ben seninle mutsuzluğa da varım."


Benim favorim olan replik.Bir insanı sevdiğinde mutsuz olma ihtimaline rağmen sevebilmek.Derin mevzu..




Harunun müthiş samimi diyaloglarını da unutmadık.Bunun şu versiyonları da vardır.










Behzat Ç. felsefesinden bir kesit.








Yani mantıken doğru.A yolu için B yoluna gittiyse B yolu için de A yolunu kullanacaktırJİki tür sarhoşluğu da Behzat Ç de sevdik biz.En çok da aşık adam sarhoşluğunu.



Bir Behzat Ç. tespiti😊



Hayalet ile bütünleşen oralet repliğini de almasak olmazdı.Güzel konu değiştirme taktiği.😊



Hayatı cinayet olan akbabayı da unutmadık.Cinayet var Aga😊





Şule : Çok mu sevmiştin?
Behzat : Bilmem. Ben sevmesini bilmiyorum herhalde. Kimi sevdiysem bana düşman oldu...




Sınırları çizenler ve  o sınırların dışına çıkamayanlar









Bunları ve Behzat Ç ile birlikte sevdiğimiz siyah tespihini,kırmızı vosvosunu,mavi,yeşil saçlı Şule’yi,Ankara sokaklarını,Ankara misketini,Savcı Esrayı,Harunu,Edayı,Akbabayı,Hayalet’i,Bernayı, en çok da amirimizi Erdal Beşikçioğluyla bütünleşen Behzat Çyi çok özledik."Lan" ile "La" ayrımını da öğrendik😊Dizinin müziklerini yapan Pilli Bebek grubunu da bu dizi sayesinde daha çok sevdik..



 ,

5 Nisan 2017 Çarşamba

Size Bir Film Önerim Var

    Heyy..Hafta sonu yaklaşıyor.Yarın Perşembe mi.?Cuma akşamı,cumartesi bütün gün dışarıda olunabilir.Ama pazar günü evimizin hükmü geçer. Pazarları dışarda olmayı mecbur kalmadıkça pek sevmiyorum.Sanırım bunda pazarları Süheyl-Behzat Uygurla pazar programıyla geçirmiş bir çocukluk yaşamam etkili.Hepinizin kimseyle paylaşmaya kıyamadığınız bir pazarınız vardır elbette.Olmalı da zaten.Diyete başlamadan önce yenilen son çikolata gibidir.😊Pek bir kıymetli,her güzel şey gibi çabuk biten en verimli değerlendirmeniz gereken gün.Yani öğleye kadar uyuyabilirsiniz.😊 Hep özeniyorum ama yapamıyorum.Hatta abartıp cumartesi gece hiç uyumayıp pazar bütün gün uyuyanları bile duydum.Abartmayın bence uyku ,uykuyu,sürekli uykuyu çağırıyor.Neyse gelelim Pazar günü için film önerime.Hemen bir dipnot düşelim en verimli film yalnız izlenen filmdir.Öyle romantik beklentilere falan ne gerek var.Birinin mısırı bitecek,kolası,kahvesi tazelenecek hiç uğraşmayın.



      Size ilk film önerim romantik komedi türünde sıcacık bir film,Yüzünüzde  hafif bir tebessümle,ara ara kahkahalarla izlemek garanti.İşin içinde kadersel bir mevzu da var tabi.Biz severiz öyle şeyleri. Imdb mevzusuna çok takılmamayı öğrendim son 1 yıldır.Tamam birileri izleyip puan vermeli ki zaman boşa gitmesin zırtpırtını anlayabiliyorum.Ama yine de her filmde kendinizden bir şeyler bulabilirsiniz.Ve bunu o,öteki,berikinin fikri çok fazla ilgilendirmemeli.Ha bir de  popüler diye başlayıp yarıda bıraktığım çok film oldu.Ön yargılı olmayın derim ben.Ama tabi ki de ımdb 6 aşağısı filmlerle de çok zaman kaybetmeyin,adamlar boşuna puan vermiyorlar.Ne diyordum ben kafam karıştı ya 😊Gelelim ilk film önerime




    MAN UP!(DOĞRU ADAM)

 Müzikleri oldukça hoş 2015 Amerikan yapımı bir romantik komedi filmi.Başrolleri Simon Pegg,Lake Bell paylaşıyor.IMDB 6,8. 34 yaşındaki Nancny'nin biraz umursamaz ve umutsuz başlayıp,tuhaf bir tesadüf sonucu karşılaştığı Jack ile arasında geçen komik-romantik diyaloglarını içeren soğuk esprileri olmayan güzel bir film.Bazı diyalogları çok orjinal.Ve herşeyden önemlisi hayatta karşılaşılabilecek gerçek durumlar söz konusu.En önemlisi başroldeki oyuncular gerçek hayatta karşılaşabileceğiniz gerçekçi tipler.E o zaman keyifli seyirler..😉



HAYATLARININ HİÇBİR DÖNEMİNDE İNCECİK OLMAYI BAŞARAMAMIŞ KADINLARIN ÇOK İYİ BİLDİKLERİ 13 DURUM

Öncelikle her hafta başına diyete başlama kararı alırlar.Ve muhtemelen 3. Günde vazgeçiverirler,😏






Daha başarılı olan kadınların hafif balık etli olduğunu inancını taşırlar.





Kendileriyle barışıktırlar.




Hayatlarında balık etli olma kavramının açıklayıcıları olmakla geçirirler.





Şişman desen değil zayıf desen değildirler.









Sıfır beden gibi kavramlar onlar için çok yabancı kelimelerdir.Bu kavramın ne olduğunu bilmezler.








Son derece pozitif sempatik ve güler yüzlüdürler.



Tatlı ve çikolata yedikten sonra hep bir pişmanlık duyarlar.😋





Kısa şort ve etek giymekten çekindikleri dönemleri vardır.







Takıntıları yoktur.Hayatlarına girecek insanların kilolarını sorun etmezler.







Tartılarla araları pek iyi değildir.Özellikle malum günlerde.






Bütün giyim hilelerini bilirler.Bilmiyorlarsa da en kısa sürede öğrenirler.



Sık sık etraflarındaki insanların "Ay sen biraz kilo mu aldın ne" sözlerine maruz kalırlar.😏



😊😉



HAYATIN GEÇİCİ AŞKIN KALICI OLDUĞUNU KANITLAYAN 8 AŞIK ÇİFT



Şiirlere,şarkılara,filmlere hatta efsanelere konu olan,yaşayan ve yaşatana gerçekten yaşadığını hissettiren ve hiçbir zaman değerini yitirmeyen yegane duygu aşk.. 14 Şubatı yeni atlattığımız şu günlerde hepimize ilham olabilmesi dileğiyle aşklarının büyüklüklerine şahit olabileceğiniz 8 aşık çiftimize bakalım. 👀💗😍

En romantik çift💖😊




En çılgın,maceracı çift✌😊



En flörtöz çift😍

En hareketli,coşkulu çift😊




En muzip ve tatlı çift😜😍





En huzurlu çift😊



En güzel yılların yorgunluğunu gideren çift😊





En çocuksu çift😊







Ve bingo😉





Bu çiftler şekilciliğin dünya evi boyutundan çıkan,yan yana yaşlanmalar hala bitmemiş dedirten,bu kadar yozlaşmış kısa süreli ilişkilerden sıyrılmış kuvvetli bağlarla birbirlerine bağlı,yılların eskitemediği,yüzlerinde yılların izi,ruhlarında sadakat ve vefa olan,pek bir sevimli,liseli aşık  modundaki  tontişlerdir 😊

 Ne büyük mutluluk tuttuğu eli sonsuza kadar bırakmayanlara.Ve yine ne sonsuz bir mutluluk onlarla karşılaşan ve yaşlananlar için..


4 Nisan 2017 Salı

TIKIRTILAR


Uzun bir aradan sonra sizin de orada olduğunuzu varsayarak ben,bugün yeniden aranızdayım.Bu dönüş yazımın başlığı ilkbahar,piknik,papatyalar olabilirdi..Ama olmadı.

                                                                        
     Günlerden Salı..Akşamın karanlık yüzünü gösterdiği şu vakitte,bir yerlerde kimileri  bağırarak konuşuyor,kimileri ilk sigarasına başlıyor.Kimileri ilk düşüşünü yaşıyor,kimileri mutluluktan uçuyor.Kimileri zor yollara çıkıyor,kimileri ilk yokuşta yanındakinin elini bırakıyor.Kimileri geceleri uyuyamıyor,kimileri renkli rüyalar görüyor.Kimileri çok özlüyor,kimileri bilmem kaçıncı sigarasını içiyor.Kimileri plansız karşılaşmalar yaşıyor,kimileri çıkmaz sokak..



Kimileri bir şehri yakmak istiyor,kimileri merdivenleri üçer beşer çıkıyor.Kimileri küçük şeylerle mutlu olmayı bilmiyor,kimileri tarifsiz mutsuzluğunu uyuşturuyor.Kimileri geriye dönüş kapılarını kapatıyor,kimileri bir şans daha veriyor. Şuanda, şimdi.Kimileri birinin yüz hatlarını en ince ayrıntısına kadar ezberliyor,kimileri büyük yangınlara koşuyor.Kimileri bilmediği yollarda yürüyor,kimileri evinden çıkmıyor..




Ben ise kafamda tıkırtılarla bir akşamüstü bir otobüs terminalinde yorulmaları düşünüyorum.Sonra sokak köpeklerini,gitmenin acısının ölmekten daha zor olabileceğini, bu günlerin de bir güzelliği olduğunu,birini kırık bırakmayı,mühim insanları.Mühim insanlar incinmemeli..Partir, c'est mourir un peu dizesinin ağırlığını,uzun uzun,kıpırdamayan ve aynı yöne bakan telefon kulübelerini düşünüyorum.”Annesini gökyüzüne gömemeyeceğini öğrenen kuşların hüznünü”Bu ne demek biliyor musunuz?Bu çok şey demek..Pişmanlığı ve geç kalmışlığı düşünüyorum.Frida geliyor aklıma,nedensiz üzülüyorum.Saçlarımı örüyorum,dudaklarımı kızartıyorum,aklımın bir köşesinde anlatılacaklar listesi hazırlıyorum.Kapıya mor gülücükler asıyorum.Devrik cümleler kuruyorum.Atlara ve uzaklıklara hayran kalıyorum..Sonra annem geliyor aklıma, annemi çok seviyorum..


Peki siz hanKİMİzsiniz?

Bu arada Fuat Güner de Yalnızlık Ömür Boyu diyor. Ne dersiniz..


29 Mart 2017 Çarşamba

Modern Zamanlar,Robotmatik Duygular,Yüzeysel Hayatlar..

Charlie Chaplin’in Modern Zamanlar filmini severim.Sessizliğin her şeyi apaçık anlatabildiği en güzel filmdir.Yoğun sistem eleştirilerini içinde  barındıran ve hayatım tekrarlara döndüğünde ara ara izlemekten kendimi alamadığım filmdir kendisi..Gelelim meseleye..

Modern zamanlardayız vesselam..Bunun getirileri her zaman olumlu olmuyor üstelik.Tüketim çılgınlığı mı bu zamanları oluşturdu,yoksa modern zamanlar mı tüketim çılgınlığına yol açıyor pek önemli değil.Önemli olan bu ikisi arasındaki doğru orantı.Özenti hayatlar yaşıyoruz.Başka hayatları üzerimize geçiriyoruz.Hep daha fazlasını isteyerek.Kendi benliğinizden sıyrılıp başka benliklere geçtiğinizde de robotmatik süreç başlıyor.Böyle bir modern zamanda ilkel olmak güzel seçim olabilir..Kılıfına uydurma yapboz duygular..Sürekli yüzeysel muhabbetler,sahte duygular,samimiyet arayışları,sürekli arayışların getirdiği hayal kırıklıkları ve mutsuzlukları,.Ucu ta bireyin içine kapanmasına kadar gider de  o kadar ayrıntıya girmeyelim şimdi..


Teknoloji oo aldı başına gidiyor.Ne yani bu modern zamanların hiç mi iyi özelliği yok.Var tabi.Yaşamlarını her gün altın tepside sosyal medyada sunanlar,Powerpoint yaşam biçimi sunumları,popüler olma arzusu almış başını gidiyor.İşte böyle durumlarda seni senden çalan sayın sisteme içerlemeden edemiyor insan..


Ama bu işte bir terslik var..İlerledikçe nerede o eski günler diyoruz..Sürekli bizim için biçilmiş kaftanlar var.Sınırları belirleyenler ve o sınırların içerisine hapsedenler..Kobay hayatlar yaşıyoruz..Duygular aynı..


 Metropollere dikkat!..Metropoller insan yutuyor.Her sabah işe başı önde etrafıyla selamı sabahı olmayan insanlara iyi bakın.Koca koca gökdelenlerin (nerde mi?)insanı nasıl yabancılaştırdığına dikkatle bakın.Öyle ki kendine bile..Yaptığı işten memnun olmayan mutsuz,huzursuz,ama koşullarını değiştiremeyen çaresiz insanlar her gün aramızda.Metroda otobüste,durakta,cafede..her yerde.Oysa modern zamanlar yenilik,özgürlük,arayışlar demekti.Bu arayışlarda kendi duygularını köreltti insan..


Sahilde bile milyonlarca ayrı çakıl taşı varken bu birbirinin aynı olma isteği nedir durmak bilmeyen..”Biraz dürüst ol.Biraz samimi ol.”Bu devirde ne dürüstlüğü,samimiyeti abi.Modern zamanlardayız işte..Modern zamanlar bütün derinliği alıp gitti.Her şey yüzeysel.Duygular özellikle.Duygularınız da sizindir.Kullanın arada..



Evet yazıma Şarlonun  sözüyle veda ediyorum""Gülümse, umudunu kaybetme, başaracağız"Gülümseyin,bu modern zamanlardan başarıyla çıkacağız.. 

Bu arada şiirle,kuru fasulyenin uzaktan yakından alakası yok bunu bilelim yeter.. J